Cumartesi, Nisan 28, 2007

THOMAS SCHUMACHER

The Smiths’den ‘Big Mouth Strikes Again’ ile kimsenin dans etmemesi ile başlayan serüven, Schumacher’in Construction Time Again’ ile başlayan tüm plakları toplaması ile yönünü artık belirlemiş ve Bremen’de, Schlachthof Magazinkeller’ in organizatörlüğünü yaptığı EBM partilerinde bir arkadaşı ile devam ettiği yolda o artık Dj'lik kariyerinin ilk adımlarını atmıştı... Huzurlarınızda "Thomas Schumacher" ve kendi anlatımıyla Dj'lik serüveni...

İlk Dj’lik deneyimim 8’inci sınıfdaki bir okul partisinde oldu. Bir arkadaşımla beraber mix kasetler yaparken durmadan hangi parça ne zaman, nerede yer alacağına dair tartışmıştık. Büyük gün sonunda gelmişti, dizleri titreyen schnaps içen 30 öğrenci vardı partide. İlk parça The Smiths’den ‘Big Mouth Strikes Again’ *ve kimse dans etmiyordu*. Daha fazla Schnapps içildi ve yanında da bira… Sonra The Normal’s ’ dan ‘Warm Leatherette *ne oluyor, niye kizlar dans etmiyor?* The Residents’dan ‘Kaw Liga’ ve The Cure’dan ‘Boys Don’t Cry’ ile devam ettik. Sonra şunu fark ettim: Çalmaya devam et, kaset çaların yanından ayrılma, akışı bul. Birden bire içimi saran bir his oluşuverdi, süper bir enerji, anlatılacak gibi değil. O günden bu güne beni götüren bu enerjiyi hiç bir zaman kaçırmadım ve de kaçırmak istemem.

Geriye baktığımda, gençliğim Pop, bazen gitarlı (Smiths, Cure), bazen gitarsız (ABC), tercihen sintisayzırlı (Depeche Mode, Frankie Goes to Hollywood, Eurythmics, Yazoo) müzik ile geçmiştir. Tabii azıcık da 50’lerin ve 60’larin müziğini de dinlerdim: “The King“ (‘Suspicious Minds‘) ve The Beatles (‘Twist & Shout‘) gibi.

85 senesinden sonra Public Enemy, Eric B & Rakim ve RUN DMC sayesinde Hip Hop’un temposunu, sample’larını ve tabiiki Rap’i keşfettim. Hip Hop’u hala dinlemeyi severim. Daha sonra Soul geldi. Soul’un atmosferi, kızları, gece boyu çalan müziğini seviyordum. Tabii o zamanlar Motown, Tambla ve Northern Soul benim için özel bir şey ifade etmiyordu. İlk gittiğim kulüp, Bremen’de The Imperial’ di ve burada bir çok güzel anılarım oldu. Gece hayatı yaşayan ünlü ünsüz herkes oradaydı; Rockabillies, Scooter Boys, Sharp Skins, The So Called, Poppers vs. Bu yüzden de çalan müzik farklı tarzları yansıtıyordu. Az bir zaman içerisinde Dj’lerin plaklarını nereden aldıklarını, aç gözlülüğüm sayesinde onların ticaretini öğrenmeye başladım. Sanırım bu bugün ki ‘deckspotter’ lara karşı olan sabırım buradan geliyor. . . Bu zaman dilimi içerisinde Depeche Mode’ un müziğini hiç bir zaman yanımdan ayırmadım. ‘Construction Time Again’ ile başlayan tüm plakları topladım; kırmızı vinly’de çıkan ilk kopyasından Japon basımına, US promo kopyasından, live bootleg’ine, sırf doğu Alman versiyonunu alabilmek için Doğu Berlin’e bile gittim. En sonunda 1986’da Depeche Mode Bremens Covention Center’a geldi ve ilk konserime gittim: Tanrım gerçekten onlar!

Kararımı vermiştim, bu bendim, ve bu kesinlikle yapmak istediğim şeydi! Sintisayzır’a ihtiyacım vardı. O zamanlar öğrenci olduğumdan dolayı ucuz bir Korg MS-10 alabilmiştim ancak. Bu pek akıllı bir fikir değildi, çünkü Korg amatörler için büyük bir engel olabiliyordu. Kasiyer olarak bir mağazada çalışmaya başladığım zaman bu iş sayesinde kendime Korg 707 Synth, ilk Atari’mi ve birde mixer alabilmiştim. Bir sonraki Noel’de annemler ve anneannemler bana Creator ve ikinci el Akai S-612 almışlardı. Böylece yatak odamı bir stüdyoya dönüştürmüştüm. Bundan çok gururluydum ve başlamak için sabırsızlanıyordum. O zamanlar ancak favori gruplarımı replay’leyip sample’lar yapabiliyordum.

O dönem dinlediğim müzik EBM – Electronic Body Music – Nitzer EBB, Front 242 ve Skinny Puppy gibi isimlerdi. Frankfurt’da 1989 senesinde bir kaç Techno Prodüksüyon şirketleri pazara girdi (Der Böse Mann, Konzept, vs.). Bunları EBM Productions’la karşılastırdığında diğerlerinin müziğinin kulüplere daha uygun olduğu anlaşılabiliyordu – özellikle Frankfurt’un efsanevi ‘Dorian Gray’ kulübüne çok uygundu. Dans edilebilen elektronik müziğe karşı eğilimim olduğunu fark etmiştim; her ne kadar EBM’in agresif enerjisini sevsemde… Frankfurt Techno’sunun ritim ve güçlü basını tercih ediyordum. İlk Techno partimede ‘Dorian Gray’ kulübünde gitmiştim. Çok yoğun bir bassline vardı !

Dj’liğe Bremen’de, Schlachthof Magazinkeller’ in organizatörlüğünü yaptığı EBM partilerinde bir arkadaşımla beraber çalarak alışıyordum. Tarzımızın değişeceğini o zaman farketmiştik. Aralik 1989’da ilk ‘Two Tribes Party’ mizi yaptik ve o gece ilk defa turntable’larımla techno çaldım. O zamanlar Bremen’de sadece bir kulübün menüsünde techno vardı, o da ‘The Crash’ idi. Oranın devamlı müşterilerinden biriydim ve burada ilk rave, clubbing deneyimim oldu. Hiç bir zaman bir sene boyunca yaşadığım, tüylerimin diken diken olmasına neden olan aşırı dozda geçen gecelerim ve evrensel mutluluğumu unutamayacağım.

1990’da, ‘Crash’ de ilk Resident DJ’lik işimi almıştım. Şimdiye kadar stüdyomda techno’ya odaklanmıştım. Bir arkadaşımla beraber ‘Nip Collective’ projesini başlatmıştık. Yatak odası – stüdyomuzdaki yaptığımız gece seanslarının yanına ek olarak da müzik prodüksiyonuna girmek istiyorduk. Bu arada kısa bir süre içinde yakın çevremizde bulunan rave’lerde ilk canlı setlerimizi çalmaya başlamıstık. Rave’den Breakbeats’e, Acid’den Gabba’ya kadar, kafamızda ‘uygunsuz’ stil karışımı kaygısı olmadan, sevdiğimiz herşeyi çalıyorduk. İnsanların da hoşuna gider gibiydi. Çünkü Kuzey Almanya, özellikle Hannover ve Hamburg’daki her yerde tutulmuştuk. Çok heyecanlı bir dönemdi bizim için. Bu gelişimin doruk noktasında ilk single’ımız olan ‘Advanced Structure EP’yi çıkardık. Parçamızı Steve Mason BFBS radyo programında tekrar tekrar çalınca ve favori DJ’lerimizin playlist’lerinde çıkınca çıldırdık. Satışlar da iyi gidince sabırsızlıkla yeni materyal hazırlayıp, çalmayı bekliyorduk. Hatta çok sevdiğim Dj’liğimi bile bir yana koyup, kendi yarattığım parçalara odaklanıp onları insanlara çalmak benim için daha tahrik ediciydi.

Müziğin gelişimiyle 1993 senesinde tarzımız hızlanıp, daha melodik (Hard Trance) olmustu. 1995 senesinde 5 tane daha single çıkardık, ve sonrasında da ‘Nip Collective’ projesine son verme kararını aldık ve yollarımızı ayırdık. Böylelikle kendi fikirlerimi gerçekleştirmek için yeni bir Label aramaya başlamıştım.

1995 benim için değişimlerle dolu olan bir yıldı. ‘Silverstar’ projesine ‘Proximate’ Label’ıyla başladım, bir sene sonra da ayrıldım. Bremen’deki ‘Confused Recordings’ un geleceğe olan bakış açısı daha farklı olduğundan dolayı onlarla bir anlaşma yaptim. Burada ‘Elektrochemie LK’ projesine basladim. 95’in sonlarına doğru büyük labelların benim müziğime karşı tepkilerini görmek için sevdiğim labellara (‘Nova’, ‘Mute’, ‘Bush’ ve ‘Soma’) 4 parçadan oluşan bir demo yolladim. Olumlu ve pozitif bir geri dönüşüm olunca aralarından birini, Bush’ u seçtim. Sebebi ise label Dave Clarke’ın ‘Red’ serisi sayesinde uluslararası tanınıyordu.

‘Bush’ ile çıkardığım ilk single ‘Ficken’ (Almanca da Fuck demek ve bu isim satış amaçlı verilmedi, tam tersine *ingiliz espirisi tadinda* hem label’in adı (Bush) yüzünden ve A yüzündeki pornografik seslerden dolayı verilen bir isim) uluslarası bir hit oldu, dünyada 15,000 kopyası satıldı, ve şu an bilinen ‘Post Rave Classic’ ünvanını aldı.

O dakikadan sonra Dj setlerim Almanya’nın dışında da (Fransa, Ingiltere, Batı Avrupa ve Amerika) tutulmuştu. Bir süreliğine ara verdiğim canlı performanslarıma yeniden başlamam gerekiyordu ve bunu da araya sıkıştırmayı becerebilmiştim. 1997 yılında ‘Bush’ la ikinci single’ımı çıkardım ve bununla beraber remixler yapmaya başladım.

Bunun yanında da DJ Jens Mahlstedt (şimdi Londra’da yaşıyor) ile beraber Bonn’daki Schauspielhaus için Shakespear’in ‘Hamlet’ (director Adras Friscay) oyununa müzik yazdık. Yaklaşık iki ay boyunca provalara tonlama için video kasetleri getirip onları kılavuz olarak kullanıyorduk. Sonuç: çok garip ve tuhaf ses kolajlarından oluşan ama yine de aralarında bir kaç bomba parça da bulunan bir soundtrack’di. Neticede modern yorumlanmış bir Shakespear oyunu icin çok uygundu. Oyunun çıktığı ilk sezonda tüm biletler satılmış, Alman basınında da pozitif yankılanma oluşmuştu. Sene sonunu da ‘Bush’ ile çıkardığım üçüncü single olan ‘When I Rock’ ile getirdim. Bir kaç problem ile başlayan single, 1998’in ilkbaharinda dünyada bir kulüp hit’i oldu. Özellikle Carl Cox bu parçayı durmadan calıyordu. Anthony Rother ve Johannes Heil’in remixlediği bu parca benim en başarılı single’ım oldu, ve 25,000 kopya sattı.

1998’in ortalarında ‘Spiel-Zeug Schallplatten’ (kendi label’im) ‘i açınca bir rüyamı daha gerçekleştirmeyi başardım. ‘Confused Recordings’in ortaklarından biri olan Jan Langer ile ‘Spiel-Zeug Schallplatten’ da calışmaya başladık. Jan’a bütün muhasebe ve teknik işleri bıraktım. Böylece ben de sadece kendi A&R ve Djlik kariyerime odaklanabildim. Şu an labelin uluslararası Techno ünvanı var ve dünyanın her yerinden artistlerimiz var. 1998’in sonunda ilk albümüm olan ‘Electric Ballroom’ u çıkardım. Albüm, prizmatik ve patlayan bir Techno’dan oluşuyordu. Piyasadaki curcunadan öte bir şeydi. Özellikle ‘Lust’ adındaki parça, belirgin olan bassline’ıyla beraber kulüplerde hit olmayı başarmıştı. Aynı sene Hamburg’daki ‘Superstition’ labelıyla ilk DJ Mix CD’im ‘Sci-Fi Level 2.2’ yi çıkardım. Bu CD de yine bir ses kolajı vardı, ve yine geleneksel mixing tekniğini reddediyordum. Benim mixing yeteneğim insanlar tarafından aranıyordu. Kariyerimin parlak noktasindan birisi de Afrika Bambaataa’nin ‘Planet Rock’ unu ve Japon superstar Denki Groove a remixledigim parcalardir.

O zamana kadar olan kariyerimin en başarılı senesini şöyle bitirdim; Noel’de Tokyo’da çaldığım parti ve sonra da Melbourne’de 10,000 kişinin önünde çaldığım yılbaşı partisiydi. Bir sonraki sene, 1999’un başlarında Japonya’da 3 şehirden oluşan bir turne yaptım. Japonya’ya bayıldım, insanlarina ve kulüp kültürlerine (tabiiki yemeklerine de)… Bu turne sayesinde bir çok yeni isimlerle de tanıştım. Bunlardan birisi de Japonya’nın Sony’siydi. Neticede 1999 senesinin ortalarında ‘Save As Thomas’ diye bir Best of Album’üm, kısa süre sonra ‘Electric Ballroom’ albümümün Japon Special Edition CD’si çıktı. İcinde bulunan Bonus Live CD de ‘Bush’ ile yaptığım 3 single da yer almaktadır. O saatten sonra, cıkardığım tracklerin tümünü kendi label’im ‘Spiel-Zeug’ le çıkardım.

Diskografi için tıklayın
Web : http://www.thomasschumacher.com
K: http://www.residentadvisor.net/


Hiç yorum yok: